Monday, May 20, 2013

Asker doğmayanlar aracısız anlatıyor

ZEYNEP EKİM ELBAŞI
zeynepekim@agos.com.tr
AGOS / 17 Mayıs 2013

Türkiye’nin tabu konularından vicdani ret, özel bir kitap ve hareketin dernekleşme girişimi ile bir kez daha gündemde. Gazeteci Pınar Öğünç’ün 14 vicdani retçiyle konuşarak hazırladığı ‘Asker Doğmayanlar’ kitabı 15 Mayıs Dünya Vicdani Ret Günü vesilesiyle yayına sunuldu.

Hrant Dink Vakfı Yayınları’ndan çıkan kitap, Türkiye’nin ilk vicdani retçisi Tayfun Gönül’ün hikâyesiyle başlayıp 14 retçinin birebir anlatımlarıyla devam ediyor. Öğünç, çalışmasında kapsayıcı bir çeşitlilik oluşturmaya özen göstermiş. İmani retçisi, anarşisti, milliyetçisi, kadını, farklı akım ve gerekçelerle retçi olanların özgün hikâyeleri sadece onların bu çocukluklarından itibaren bu bireysel karar noktasına nasıl geldiklerini anlatmakla kalmıyor, arka planda ülkenin savaş ve şiddet kültürüne ilişkin de pek çok veri sunuyor.

Kimi vicdani retçiler, ret kararlarını daha lise sıralarındayken açıklarken, kimsinde ise oğlunun askerliğini yaptığı sırada şüpheli bir şekilde ölmesi bir kırılma noktası yaratmış. Defalarca “siz zaten askerlik yapmıyorsunuz ki neden bu işe kalkıştınız” sorularına maruz kalan iki kadın retçi de militarizmin hayatın her alanında olduğunu ve sadece erkeklerin meselesi olmadığını anlatmışlar. Bu noktada retçilerin sosyal hayatta var olamamalarının sancılarına, yani ‘sivil ölüm’lerine de yakından tanık oluyoruz. Kitabın bu denli vurucu olmasında doğrudan anlatımdan kaynaklanan samimiyetin rolü büyük.

‘Militarizm, gücünü normalleşmesinden alıyor’

Kitabın yayınlanmasından bir gün önce konuştuğumuz Pınar Öğünç, gazetecilikte de hikâyecilikte de birinci tekil şahıs anlatımın gücüne çok inandığını söylüyor ve ekliyor “Her daim bir mevzu hakkında bir sürü kitap okuyabilirsin, algın seçicidir bütün haberleri takip edebilirsin ama o meselenin içinde olan bir insanın, o meseleyi kendi cümleleriyle anlatmasının başka bir gücü var. O güç gerçekten mevzuya dair önyargıları olanlara da muktedir . Hatta önyargılı olanların kafasında bir soru işareti doğurabilme, en azından bir şeyleri yerinden oynatabilme ihtimaline de haiz. Zaten bu ihtimal için yazıyoruz”.

Sloganların zihne kolay girebildiği gibi kolay çıkabileceğini de belirten Öğünç, “Onları bu şekilde dinlediğinde hikâyeyi başka bir şekilde kavrıyorsun. Gözünde daha net oluyor” diyor. Bir kadın olarak militarizmin mağdurlarının sadece kışla içindekiler, sadece askerlik yapmakla yükümlü olanlar olmadığı görüşünde o da. Militarizmin okullarımıza, hastanelerimize girdiğini ve kendisini ancak milliyetçikle var edebildiğini anımsatarak “Militarizm gücünü normalleşmesinden, göze görünmez olmasından alıyor” uyarısında bulunuyor.

Vicdani Ret Derneği’ne doğru

Kitapla birlikte bir diğer önemli gelişme de vicdani retçiler ve antimilitaristlerin, Vicdani Ret Haftası çerçevesinde bir dernek çatısı altında birleşiyor olmaları. Derneğin kuruluşu 18 Mayıs’ta Cezayir Salonu’nda yapılacak olan etkinlikte ilan edilecek. Kurucular arasında yer alan vicdani retçi Oğuz Sönmez vicdani reddin münferit vakalardan bir siyasi harekete nasıl evrildiğini ve bu hareketin önemini şöyle anlattı:

“1990’dan beri retçiler tutuklandı, baskı ve işkence ile yok edilmek istendi. Ancak onlar hiç vazgeçmedi. Bugün başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesi bu hakkı tanımış durumda. Ancak Türkiye hâlâ direniyor. Bu sürdürülemez bir durum. Vicdani ret en temel insan hakkı olan ‘varolma hakkı’ ile birebir ilişkili olduğu için her insana da değmektedir. İnsanlar dini, ahlaki, politik her türlü nedenle insanlar savaşa, militarizme, zorla asker yapılmaya karşı çıkabilir ve çıkıyorlar da. Türkiye'de de böyle oldu. Antimilitaristlerin başlattığı vicdani ret hareketi giderek sosyalistleri, dindarları da içine alarak genişledi. Hepimizin ortaklaştığı nokta ise ‘zorunlu askerlik sistemi’ni reddetmek.”

Vicdani Ret Derneği’nin öncelikle bu hukuksuzluğu ön plana çıkarıp son bulması için mücadele edeceğini ifade eden Sönmez, “Derneğimiz zorunlu askerlik sisteminin sorgulanmasını, askerlerin de insan hakları olduğunu gündeme taşıyacak. Savaşın bütün unsurlarına karşı mücadele edecek. Savaş araç ve gereçlerinin üretim ve transferine, askeri harcamalara, askeri organizasyonlara karşı çıkacak” diyor.

Militarist dil toplumsal yaşamın farklı alanlarında karşımıza çıkıyor. Oğuz Sönmez’in de dikkat çektiği ‘disiplin’ ‘itaat’, ‘emir’, ‘hiyerarşi’ gibi kavramları, ‘erkek egemen’ kültürü sorgulayarak mücadele etmek, hepimizi daha özgür kılacak.

>>Agos sayfası...

No comments:

Post a Comment